Şok Diyetlerle Hızlı Kilo Vermek: Gerçekler ve Riskler

Şok diyet nedir, nasıl uygulanır ve sağlık riskleri nelerdir? Kısa sürede kilo vermek isteyenler için tüm detayları ve uyarıları öğrenin.

Şok Diyetlerle Hızlı Kilo Vermek: Gerçekler ve Riskler
Diyetisyen Serpil Beril Parça

Yayınlanma Tarihi : 18.09.2025

Güncellenme Tarihi : 06.10.2025

Şok diyetler, kısa sürede hızlı kilo verme amacıyla uygulanan ve genellikle çok düşük kalorili veya tek tip besin ağırlıklı beslenme planlarını içeren diyet türleridir. Bu diyetler, özellikle yaz mevsimi öncesi veya özel etkinlikler öncesi popülerlik kazanır çünkü vaat ettikleri hızlı kilo kaybı, kullanıcılar için çekici bir çözüm gibi görünür. Şok diyetlerin temel prensibi, vücudun günlük enerji ihtiyacının çok altında kalori aldırmak ve böylece hızlı bir şekilde kilo kaybı sağlamaktır. Çoğu zaman bu diyetler tek tip besinler veya sınırlı yiyecek grupları üzerine kuruludur; örneğin sadece meyve, sadece sebze veya düşük kalorili sıvılarla beslenme şeklinde uygulanabilir. Bu yönüyle kısa sürede kilo kaybı sağlayabilse de uzun vadeli sürdürülebilirliği ve besin çeşitliliği açısından ciddi sınırlamalar içerir.

Şok diyetlerin popülerliğinin arkasında psikolojik ve sosyal faktörler de bulunmaktadır. Hızlı kilo verme vaadi, özellikle toplumsal estetik algısı ve sosyal medya etkisiyle birleştiğinde insanların bu tür diyetleri denemeye eğilimli olmasına yol açar. Ayrıca diyet kitapları, internet blogları ve çeşitli uygulamalar aracılığıyla kolay erişilebilir olması, şok diyetlerin yaygınlaşmasına katkı sağlar. Ancak bu hızlı çözümler, çoğu zaman bilimsel temellere dayanmaz ve bireyin metabolizması, yaş, cinsiyet ve mevcut sağlık durumu gibi önemli faktörler göz ardı edilir. Bu durum, diyetin etkilerinin kişiden kişiye büyük farklılıklar göstermesine neden olur.

Şok diyetlerin sağlık üzerindeki etkileri oldukça çeşitlidir ve genellikle olumsuz sonuçlar doğurabilir. Çok düşük kalorili diyetler, vücudun temel enerji ihtiyacını karşılamadığı için kas kaybına, yorgunluğa, bağışıklık sisteminde zayıflamaya ve metabolizma hızında düşüşe yol açabilir. Ayrıca vitamin ve mineral eksiklikleri, sindirim sorunları ve psikolojik etkiler (stres, yeme isteğinde değişiklikler, motivasyon kaybı) görülebilir. Kısa vadeli kilo kaybı sağlasa da çoğu zaman kilo hızlı bir şekilde geri alınır; bu da “yo-yo etkisi” olarak bilinen döngüsel kilo alma ve verme durumunu tetikler. Dolayısıyla şok diyetler, uzun vadede sağlıklı yaşam ve sürdürülebilir kilo kontrolü açısından riskli olabilir. Ayrıca yapılan bir çalışmada aşırı düşük karbonhidratlı ve düşük yağlı diyetlerin, beslenme dengesini bozarak güvenlik sorunlarına yol açabileceği ve uzun vadede sürdürülebilir olmadığı vurgulanmaktadır. Bu tür diyetler genellikle hızlı kilo kaybı sağlasa da, kaybedilen kiloların hızla geri alındığı ve bu nedenle popülerliğinin kısa süreli olduğu belirtilmektedir. Uzun vadeli kilo kontrolü için dengeli, besleyici ve düşük kalorili diyetlerin yanı sıra yeterli fiziksel aktivite ve motivasyonel danışmanlığın da önemli olduğu ifade edilmektedir. (PubMed Central)

Sonuç olarak, şok diyetler hızlı kilo verme vaadiyle cazip görünse de sağlık ve yaşam kalitesi üzerinde ciddi riskler taşır. Bu nedenle diyet seçimi yaparken, besin çeşitliliği, sürdürülebilirlik ve bireysel ihtiyaçların göz önünde bulundurulması kritik öneme sahiptir. Uzman gözetimi ve dengeli beslenme ilkeleriyle desteklenmeyen şok diyetler, kısa süreli kazanç sağlasa da uzun vadeli sağlık hedeflerini olumsuz etkileyebilir.

Şok Diyet Nedir?

Şok diyet, kısa sürede hızlı kilo kaybı vaat eden ve genellikle aşırı kalori kısıtlamasına dayanan bir beslenme yaklaşımıdır. Temel amacı, vücudun enerji ihtiyacını yeterince karşılamadan depolanan yağları kullanmasını sağlayarak tartıda hızlı bir düşüş elde etmektir. Bu diyetler çoğu zaman tek tip beslenme üzerine kurulur; örneğin sadece meyve, sebze, çorba veya protein ağırlıklı besinlerin tüketilmesine dayalı programlar şeklindedir. Bu tür diyetler kısa vadede görünür sonuçlar sağlasa da, uzun vadede sürdürülebilirlik ve vücudun ihtiyaç duyduğu besin öğelerini alma açısından büyük riskler taşır.

Kalori kısıtlaması, şok diyetlerin temel prensibini oluşturur. Normalde günlük enerji ihtiyacını karşılayan beslenme, bu diyetlerde dramatik şekilde azaltılır. Bu durum, vücudun enerji üretmek için depolanan yağlara yönelmesine neden olur. Kısa süreli olarak tartıda belirgin bir düşüş gözlemlense de, kaybedilen kilonun önemli bir kısmı su ve glikojen depolarının azalmasından kaynaklanır. Şok diyetlerin metabolik etkileri de göz ardı edilmemelidir; uzun süre uygulanması durumunda kas kaybı, yavaşlayan metabolizma ve düşük enerji gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Ayrıca tek tip beslenme, vitamin, mineral ve makro besin dengesini bozarak bağışıklık sistemi zayıflığı ve genel sağlık problemlerine yol açabilir.

Şok diyetler genellikle sosyal medyada ve popüler diyet listelerinde öne çıkar çünkü kısa sürede gözle görülür kilo kaybı vaat ederler. İnsanlar hızlı kilo vermek istedikleri için bu tür diyetlere yönelir. Ancak uzmanlar, şok diyetlerin uzun vadede sağlık açısından ciddi riskler taşıdığını vurgular. Baş dönmesi, yorgunluk, düşük enerji seviyeleri, metabolik sorunlar ve psikolojik etkiler şok diyetin sık görülen yan etkilerindendir. Diyetin bitiminden sonra eski beslenme alışkanlıklarına dönülmesi durumunda kaybedilen kiloların hızla geri alınması, yani “yo-yo etkisi”, metabolizma üzerinde olumsuz etkiler yaratır.

Şok diyetlerin bir diğer olumsuz yönü, uzun vadeli kilo kontrolünü desteklememesidir. Vücut sürekli kalori kısıtlamasına alıştığında metabolizma hızı düşer ve kilo kaybı yavaşlar. Bu nedenle sağlıklı ve kalıcı kilo yönetimi için dengeli bir beslenme planı, düzenli fiziksel aktivite ve yaşam tarzı değişiklikleri vazgeçilmezdir. Uzmanlar, kısa süreli şok diyetler yerine, yeterli protein, lif ve sağlıklı yağ içeren, makro ve mikro besin dengesi gözetilen bir beslenme planı oluşturulmasını önerir.

Sonuç olarak, şok diyetler kısa süreli hızlı kilo kaybı sağlasa da, tek tip beslenme ve aşırı kalori kısıtlaması nedeniyle uzun vadede metabolizma ve genel sağlık açısından riskler taşır. Bu diyetler sosyal medya ve hızlı sonuç vaatleri nedeniyle popüler olsa da, kalıcı kilo kaybı için dengeli beslenme, porsiyon kontrolü, düzenli egzersiz ve sağlıklı yaşam alışkanlıkları en etkili yöntemdir. Şok diyetleri uygulamayı düşünen kişilerin mutlaka bir beslenme uzmanı veya diyetisyen ile görüşerek sağlık risklerini en aza indirecek yöntemleri belirlemesi önerilmektedir.

Şok Diyetlerin Zararları ve Riskleri

Şok diyetler, kısa sürede hızlı kilo kaybı sağlama vaadiyle popülerlik kazanmış olsa da, uzun vadede ciddi sağlık riskleri taşır. Bu diyetlerin metabolizma üzerinde olumsuz etkileri en kritik konulardan biridir. Aşırı kalori kısıtlaması ve tek tip beslenme, vücudun enerji ihtiyacını karşılamasını engeller ve metabolizma hızını düşürür. Metabolizma yavaşladığında, vücut daha az kalori yakar, bu da kilo kaybının durmasına ve ilerleyen süreçte kilo alımına zemin hazırlar. Bu durum, özellikle şok diyetleri tekrar eden kişilerde yo-yo etkisi olarak bilinen kilo alıp verme döngüsünü tetikler.

Şok diyetler, aynı zamanda kas kaybı ve su kaybı riskini artırır. Hızlı kilo kaybı çoğunlukla yağ yerine kas ve su kaybından kaynaklanır. Kas kaybı, vücut kompozisyonunu olumsuz etkiler ve fiziksel güç ile dayanıklılığı azaltır. Su kaybı ise vücuttaki elektrolit dengesini bozarak baş dönmesi, yorgunluk ve düşük enerji gibi belirtilere yol açabilir. Bu etkiler özellikle uzun süreli veya aşırı kısıtlayıcı diyetlerde daha belirgin hale gelir.

Vitamin ve mineral eksiklikleri, şok diyetlerin bir diğer önemli riskidir. Tek tip beslenme ve düşük kalori alımı, vücudun ihtiyaç duyduğu mikro besinleri yeterince almasını engeller. Özellikle B vitaminleri, demir, kalsiyum, magnezyum ve vitamin D gibi temel besin öğelerinin eksikliği, bağışıklık sistemi zayıflığı, kemik sağlığı sorunları, sinir sistemi problemleri ve enerji düşüklüğü gibi çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir. Uzun vadede bu eksiklikler kronik hastalık riskini artırır.

Kalp ve sindirim sistemi üzerindeki etkiler de göz ardı edilemez. Ani ve aşırı kalori kısıtlaması, kalp ritim bozuklukları, tansiyon dalgalanmaları ve elektrolit dengesizlikleri gibi kardiyovasküler sorunları tetikleyebilir. Ayrıca liften ve sağlıklı besinlerden yoksun beslenme, sindirim sistemi problemlerine, kabızlık ve mide rahatsızlıklarına yol açabilir. Özellikle yüksek proteinli ve düşük lifli şok diyetlerde bu sorunlar daha sık görülür.

Şok diyetler kısa vadede hızlı kilo kaybı sağlasa da, metabolizma yavaşlaması, kas ve su kaybı, vitamin ve mineral eksiklikleri, yo-yo etkisi ve kalp-sindirim sistemi üzerinde yaratabileceği olumsuz etkiler nedeniyle uzun vadede sağlıksızdır. Kalıcı ve sağlıklı kilo yönetimi için dengeli beslenme, düzenli egzersiz ve yaşam tarzı değişiklikleri vazgeçilmezdir. Şok diyet uygulamayı düşünen kişilerin mutlaka bir beslenme uzmanı veya diyetisyen rehberliğinde hareket etmesi, sağlık risklerini en aza indirmek açısından büyük önem taşır.

Şok Diyetlerin Geçici Faydaları

Şok diyetler, uzun vadede sağlık riskleri bulunsa da, kısa vadede bazı geçici faydalar sağlayabilir. Bu diyetlerin en belirgin etkisi, hızlı kilo kaybıdır. Aşırı kalori kısıtlaması ve tek tip beslenme, vücudun depolanmış yağları ve glikojen rezervlerini hızla kullanmasına yol açar. Bu sayede tartıda kısa sürede gözle görülür bir düşüş yaşanabilir. Bu hızlı değişim, özellikle büyük sosyal etkinlikler veya özel günler öncesinde, insanlara psikolojik bir motivasyon ve başarı hissi verebilir. Bu hızlı sonuç, kişilerin diyetlerine daha kararlı şekilde bağlı kalmalarını sağlayabilir ve daha sağlıklı beslenme alışkanlıkları geliştirmelerini teşvik edebilir.

Şok diyetlerin bir diğer kısa vadeli faydası, görünümde hızlı değişim sağlamasıdır. Su kaybı ve glikojen tüketimi nedeniyle vücutta belirgin bir incelme ve hafifleme hissi oluşur. Özellikle karın bölgesindeki şişkinliğin azalması, bel ve gövde ölçülerinde gözle görülür farklılıklar yaratabilir. Bu fiziksel değişim, bireylerde özgüven artışı ve olumlu bir beden algısı sağlar. Aynı zamanda hızlı kilo kaybı, kişinin motivasyonunu artırarak diyet sürecine devam etme isteğini güçlendirebilir. Ancak bu faydaların çoğunlukla su kaybına dayandığını ve kalıcı kilo kaybı sağlamadığını unutmamak önemlidir.

Şok diyetler, kısa vadede psikolojik motivasyon açısından da destek sunabilir. Kısa sürede elde edilen sonuçlar, bireylerin diyet programına bağlı kalmalarını teşvik eder. Motivasyon, kilo verme sürecinin devamlılığı için kritik bir faktördür ve hızlı sonuçlar, özellikle diyetin başlangıcında olumlu bir psikolojik etki yaratabilir. Bu durum, bireylerin diyetlerini daha disiplinli ve kararlı bir şekilde sürdürmelerine yardımcı olabilir. Ancak uzun vadede, motivasyonun yalnızca hızlı sonuçlara dayanması, sağlıksız yeme alışkanlıklarına geri dönme riskini beraberinde getirir.

Sonuç olarak, şok diyetler kısa vadede hızlı kilo kaybı, görünüm değişikliği ve psikolojik motivasyon sağlayabilir. Bu etkiler, özellikle diyetin başlangıç aşamasında bireylere moral ve motivasyon kazandırabilir. Ancak bu faydaların geçici olduğunu ve uzun vadede metabolizma yavaşlaması, kas kaybı, vitamin eksiklikleri ve yo-yo etkisi gibi riskler içerdiğini unutmamak gerekir. Sağlıklı ve kalıcı kilo yönetimi için, şok diyetler yerine dengeli beslenme planları, düzenli fiziksel aktivite ve sürdürülebilir yaşam tarzı değişiklikleri tercih edilmelidir.

Daha Sağlıklı Alternatifler

Kısa vadeli şok diyetlerin etkileri cazip görünse de, sağlığı koruyan ve sürdürülebilir kilo yönetimi sağlayan uzun vadeli alternatifler çok daha etkili ve güvenlidir. Dengeli ve sürdürülebilir beslenme planları, kişinin günlük enerji ihtiyacını karşılamanın yanı sıra gerekli vitamin, mineral ve makro besinleri de sağlar. Bu planlar, sadece kilo vermeye yardımcı olmakla kalmaz, aynı zamanda metabolizmayı hızlandırır, bağışıklık sistemini güçlendirir ve genel yaşam kalitesini artırır. Sürdürülebilir beslenme, farklı besin gruplarını dengeli şekilde içerir; sebze, meyve, tam tahıllar, sağlıklı yağlar ve kaliteli protein kaynakları günlük öğünlerde yer alır.

Kalori kısıtlaması, sağlıklı beslenme planlarında da önemli bir unsurdur; ancak burada amaç aşırı sınırlama değil, dengeli bir enerji açığı oluşturmaktır. Günlük kalori ihtiyacı, kişinin yaşı, cinsiyeti, fiziksel aktivite seviyesi ve metabolizma hızına göre belirlenir. Kilo vermek isteyen kişiler için genellikle 300–500 kalori civarında bir enerji açığı önerilir. Bu yöntem, vücudun yağ depolarını kullanırken kas kaybını en aza indirir ve metabolizmayı yavaşlatmaz. Öğünler, karbonhidrat, protein ve yağ dengesine göre planlanır; bu sayede hem tokluk hissi sağlanır hem de kan şekeri dengede tutulur. Örneğin, kahvaltıda protein ağırlıklı besinler, öğle ve akşam öğünlerinde dengeli sebze, tam tahıllar ve sağlıklı yağların yer alması, metabolizmayı destekler ve açlık krizlerini önler.

Uzun vadeli kilo yönetimi, sadece beslenme ile değil, yaşam tarzı değişiklikleri ile de desteklenmelidir. Düzenli fiziksel aktivite kas kütlesini korur, daha fazla kalori yakılmasını sağlar ve kalp-damar sağlığını destekler. Kilo kontrolü ve metabolizma için önerilen minimum egzersiz miktarı haftada 150 dakika orta yoğunlukta veya 75 dakika yüksek yoğunlukta egzersizdir. Stres yönetimi ve yeterli uyku da kilo yönetiminde kritik öneme sahiptir; yüksek stres hormonları ve uyku eksikliği iştahı artırabilir ve yağ depolanmasını kolaylaştırabilir.

Son olarak, küçük ve kalıcı adımlar uzun vadede büyük fark yaratır. Kısa vadeli aşırı kısıtlamalar yerine, dengeli porsiyon kontrolü, sağlıklı tarifler, öğün planlaması ve alışkanlık değişiklikleri tercih edilmelidir. Bu yöntem, metabolizmayı destekler ve şok diyetlerde görülen yo-yo etkisinin önüne geçer. Böylece bireyler sağlıklı bir şekilde kilo verebilir ve kazandıkları kontrolü kalıcı olarak sürdürebilir. Dengeli beslenme, düzenli egzersiz ve yaşam tarzı değişikliklerinin birleşimi, uzun vadeli sağlık ve sağlıklı kilo yönetimi için gereklidir.

Şok Diyetlerde Dikkat Edilmesi Gerekenler

Şok diyetler, kısa sürede hızlı kilo kaybı vaat eden beslenme programlarıdır; ancak ciddi sağlık riskleri taşıdığı için dikkatli bir şekilde uygulanmalıdır. Bu tür diyetlerde en önemli noktalardan biri, mutlaka bir uzman kontrolünde yapılmasıdır. Diyetisyen veya beslenme uzmanı gözetiminde uygulanan şok diyetler, kişinin sağlık durumu, kronik hastalıkları ve metabolik özellikleri dikkate alınarak planlanır. Uzman, diyetin süresini, kalori kısıtlamasını ve besin içeriğini kişinin ihtiyaçlarına göre ayarlayarak olası sağlık risklerini minimize eder. Aksi takdirde, vücudun ihtiyacı olan vitamin ve mineraller yeterince alınamaz ve metabolik dengesizlikler ortaya çıkabilir. Özellikle kalp, böbrek veya karaciğer sorunları olan kişilerde şok diyetlerin riskleri daha da artmaktadır.

Vücut sinyallerini takip etmek, şok diyet uygulayan kişiler için hayati öneme sahiptir. Baş ağrısı, baş dönmesi, aşırı yorgunluk, mide bulantısı gibi belirtiler, diyetin vücut üzerinde aşırı stres yarattığını gösterebilir. Bu tür semptomlar göz ardı edilmemeli ve gerekirse diyet hemen durdurulmalıdır. Ayrıca, metabolizma hızı yavaşladığında ve kas kaybı başladığında, uzun vadede kilo kaybı yerine sağlık sorunları ortaya çıkabilir. Bu nedenle, diyet boyunca kilo kaybı kadar enerji seviyeleri, günlük aktivite kapasitesi ve genel sağlık durumu da sürekli gözlemlenmelidir.

Su tüketimi şok diyetlerde özellikle önemlidir. Aşırı kalori kısıtlaması ve tek tip beslenme, vücudun su ve elektrolit dengesini bozabilir. Yeterli su tüketilmediğinde baş ağrısı, halsizlik ve kabızlık gibi problemler ortaya çıkabilir. Ayrıca bazı şok diyetlerde yeterli mineral ve vitamin alınamadığı için, takviye kullanımına ihtiyaç doğabilir. Uzmanlar genellikle vitamin ve mineral takviyeleri ile elektrolit desteği önerir. Bu sayede bağışıklık sistemi korunur, kas fonksiyonları desteklenir ve metabolik dengeler bozulmadan diyet uygulanabilir.

Şok diyet uygulayan kişiler için bir diğer kritik nokta, diyeti kısa süreli görmek ve uzun vadeli kilo yönetimini planlamaktır. Diyet süresi boyunca vücudu gözlemlemek, semptomlara göre gerekli ayarlamaları yapmak ve diyeti tamamladıktan sonra dengeli beslenme ve fiziksel aktiviteyi sürdürmek, yo-yo etkisini önlemede büyük rol oynar. Ayrıca, şok diyet süresince uyku düzeni, stres yönetimi ve hafif egzersiz gibi yaşam tarzı faktörleri de göz önünde bulundurulmalıdır.

Sonuç olarak, şok diyetler yalnızca uzman kontrolünde, vücut sinyalleri yakından takip edilerek, yeterli su tüketimi ve gerekirse takviye kullanımı ile uygulanmalıdır. Bu önlemler alınmadığında kısa vadeli kilo kaybı ciddi sağlık sorunlarına dönüşebilir. Diyet süresi boyunca ve sonrasında sağlıklı bir beslenme planı ile yaşam tarzı değişiklikleri benimsenerek, hem güvenli hem de kalıcı sonuçlar elde edilebilir.

Şok Diyetlerde Sağlık ve Kalıcı Kilo Yönetimi İçin Öneriler

Şok diyetler, kısa sürede hızlı kilo kaybı vaat eden popüler beslenme yaklaşımlarıdır. Ancak bu diyetlerin riskleri ve sınırlamaları göz ardı edilmemelidir. Aşırı kalori kısıtlaması ve tek tip beslenme, vücutta hızlı bir kilo kaybı sağlasa da, uzun vadede metabolizma yavaşlaması, kas kaybı, vitamin ve mineral eksiklikleri gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Ayrıca, şok diyetlerle kaybedilen kilonun büyük kısmı su ve glikojen kaybından kaynaklandığı için, diyeti bıraktıktan sonra hızla eski kiloya dönülmesi yani “yo-yo etkisi” yaygındır. Bu durum, hem metabolizmayı olumsuz etkiler hem de kişinin psikolojik motivasyonunu zedeler. Kısa süreli motivasyon ve görünür sonuçlar, diyetin cazibesini artırsa da, sağlığı korumak ve kalıcı kilo kaybı sağlamak için yeterli değildir.

Sürdürülebilir kilo yönetimi, dengeli ve çeşitli bir beslenme planı ile mümkündür. Günlük enerji ihtiyacını karşılayan, protein, sağlıklı yağ ve kompleks karbonhidrat dengesine sahip diyetler, hem metabolizmanın sağlıklı çalışmasını sağlar hem de uzun vadeli kilo kontrolünü destekler. Sebze, meyve, tam tahıllar, sağlıklı yağlar ve kaliteli protein kaynakları günlük öğünlerde düzenli olarak tüketilmelidir. Bu yaklaşım, vücudun ihtiyaç duyduğu vitamin ve minerallerin eksiksiz alınmasını sağlar, bağışıklık sistemini güçlendirir ve enerji seviyelerini dengeler.

Dengeli beslenmenin yanı sıra yaşam tarzı değişiklikleri de kalıcı kilo kaybı için kritik öneme sahiptir. Düzenli fiziksel aktivite, kas kütlesini koruyarak metabolizmayı destekler ve kalp-damar sağlığını güçlendirir. Haftada en az 150 dakika orta şiddette egzersiz veya 75 dakika yoğun egzersiz önerilir. Stres yönetimi ve yeterli uyku da kilo kontrolünü doğrudan etkiler; yüksek stres seviyeleri ve uykusuzluk hormon dengesini bozarak yağ depolanmasını artırabilir.

Şok diyetlerin kısa vadeli etkileri, motivasyon sağlamak ve hızlı kilo kaybı görmek açısından cazip görünse de, sağlıklı ve kalıcı kilo yönetimi için dengeli beslenme ve yaşam tarzı değişiklikleri vazgeçilmezdir. Uzman kontrolünde oluşturulan bireysel planlar, hem güvenli hem de sürdürülebilir sonuçlar sağlar. Düzenli su tüketimi, vitamin-mineral takviyeleri ve vücut sinyallerinin takibi, sağlığı korumanın temel unsurlarıdır. Sonuç olarak, hızlı kilo kaybı yerine, sağlığı ön planda tutan, dengeli ve sürdürülebilir stratejiler uzun vadeli başarıyı ve yaşam kalitesini artırır.

*Sitemizde bulunan yazılar yalnızca farkındalık yaratmak amaçlıdır. Tıbbi tavsiye içermez. Yazılardan yola çıkarak herhangi bir hastalık tanısı konulamaz. Yalnızca psikiyatri hekimleri ve doktorlar hastalık tanısı koyabilir.