Duygusal Yeme ve Yeme Bozukluğu

Duygusal Yeme ve Yeme Bozukluğu

Diyetisyen İrem Öztürk

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) sağlığı; yalnızca hastalık ve sakatlığın olmama durumu değil, fiziksel, zihinsel ve sosyal yönden tam bir iyilik halinde olmak şeklinde tanımlar.

Sağlıklı olabilmenin ön koşullarından biri yeterli ve dengeli beslenmektir. Beslenme; sağlığı korumak, geliştirmek ve yaşam kalitesini yükseltmek amacıyla sürdürülen bir davranıştır. Beslenme ihtiyacının karşılanması, biyolojik bir gerekliliğinin yanı sıra psikolojik açıdan da büyük öneme sahiptir. Bireyler öfkelendiklerinde, heyecanlandıklarında veya baskı altında hissettiklerinde normalden fazla besin tüketimi yapabilirler. Aynı şekilde heyecanlı ya da aşırı stresli durumlarda hiç yemek yenmemesi de duygusal durumların yemek yeme üzerinde bıraktığı etki ile ifade edilmektedir.

Bu tarz davranışların yapıldığı yeme problemlerinden birisi de duygusal yeme (emotional eating) olarak tanımlanır. Duygusal yeme; olumsuz duygulardan kaçınmak için besinlerin kullanılması olarak tanımlanabilir. Bu davranışın ilerlemesi obezite, yeme bozuklukları, depresyon ve hormonal bir çok probleme neden olabilmektedir.

Obezite hastalarının çoğunda duygusal yeme sendromuna rastlanılabilmektedir. Bu nedenle obezitenin geri dönüşümünü engellemek için altta yatan duygusal yeme bozukluğunu da tedavi etmek gerekir. Bariatrik cerrahi hastalarının da birçoğu duygusal yeme problemi yaşamaktadır ve bu durum cerrahiden sonraki uzun süreli başarıyı etkileyen önemli bir risk faktörüdür.

Dopamin, serotonin gibi hormonların salınımı besin alım durumu ve miktarını etkilemektedir. Duygusal yemeden korunmak için sağlıklı dengeli ve ruh halini destekleyen beslenme alışkanlıkları kazanmak önem sağlar.

Duygusal yeme (emotional eating), olumsuz duygulara karşılık olarak gelişen aşırı yeme eğilimini anlatan bir yeme bozukluğudur. Duygusal yeme için en yüksek risk grupları çocuklar, ergenler, obez bireyler ve kadınlar olabilmektedir. Stres, depresyon, ebeveyn modellemesi, öfke, can sıkıntısı ve mutluluk duygusal yeme durumlarını etkileyebilmektedir.

Duygusal yeme bozukluğu yaşayan bireyler, açlığının fizyolojik mi yoksa duygusal mı olduğunu ayırt edemezler. Genelde olumsuz duygular fizyolojik değişiklikleri tetikler ve iştah kaybına neden olur. Fakat duygusal yiyiciler olumsuz duygulara yiyerek tepki verirler. Olumlu ve olumsuz duygular arasındaki ayrım ve duygusal yemeyi tetikleyen faktörler incelendiğinde kadınlarda olumsuz duygulara tepki olarak daha çok abur cubur yeme durumu gözlemlenmiş, erkeklerde ise pozitif duyguları korumak veya geliştirmek için keyif veren gıdaların daha çok tüketildiği gözlemlenmiştir.

“İçsel-dışsal” obezite teorisi:

Stres sırasında midedeki kasılmalar azalır ve bu durum normal kilolu bireylerde yeme davranışını azaltıcı etki gösterir, ancak obez bireylerde bu gerçekleşmez. İçsel fizyolojik uyarıcıları anlamadaki eksiklikler obezitesi olan bireylerin yemeyi başlatma ve durdurmada dışsal uyaranlara ihtiyaç duymasına sebep olur. Bu kişiler dışsal uyarılara daha duyarlıdır ve açlık-tokluk hissinden ziyade, dışsal uyarılara cevaben yerler.

Kısıtlama Teorisi

Aile, sosyal çevre ve medyanın etkisiyle oluşan zayıf olma idealinden dolayı , kişi kendi bedeninden memnuniyet duyamaz , katı diyetler uygulayabilir ve bunların sonucunda yaşanan olumsuz duygular ile başa çıkabilmek için duygusal yeme davranışı sergileyebilir. Kısıtlama teorisine göre, katı bir diyet yapan kişi kendisine yemek konusunda izin verdiğinde kontrolünü kaybedebilmekte , beyindeki kıtlık algısından dolayı ihtiyacından fazla besin almaktadır. Diyet yapma davranışı ters bir etki ile tıkınırcasına yemeye yol açarak aşırı kiloya sebep olabilmektedir. 

Kısıtlayıcı yeme davranışı olanlar sürekli çok yediklerinden yakınır ve kilolu olmaktan kaçınmak için sürekli yeme davranışını kısıtlarlar. Kısıtlayıcı davranışı olmayanlarda bu korku yoktur, besin alımının sonuçlarından endişe etmezler.

Kaçış Teorisi:

Bu konuda başka bir teori ise duygusal yemenin olumsuz ortamlardan bir kaçış mekanizması olarak kullanılmasıdır. Başetme biçimlerinden özellikle duygu yönelimli ve kaçınmayı kullanan stratejiler sıklıkla diyet yapma, tıkınırcasına yeme ve bozuk yeme davranışları ile ilişkilidir.

Stresli anlarda yüksek yağlı ve şekerli besinlerin tüketimi obeziteyi arttırabilmektedir. Besinlerin stresi baskılama amacıyla kullanımı kaçış teorisidir. Strese karşı tepkili olan insanlarda glukokortikoid hormonu olan kortizol yüksektir bu da duygusal beslenmeyi tetikler.

Farkındalıkla yeme ve farkındalık meditasyonları duygusal yeme tedavisinde oldukça yararlı olmaktadır. Duygusal yemeden kurtulmanın en önemli yolu duygusal farkındalığı arttırmak; açlık sinyallerini ve vücudun tepkilerini dinlemek, besin ve duygu günlüğü tutmak ve farkındalıkla beslenmeyi öğrenmektir. Bunun yanında düzenli egzersiz beyin nörotransmitterlerini dengeleyerek; depresyonu ve duygusal yemeyi azaltabilir. Obeziteden korunmada sağlıklı yaşam tarzına sahip olmak için; duygusal yemeyi önleyen teknikler olan; farkındalıkla beslenme, egzersiz ve dengeli-yeterli kişiye özel beslenme programlarının uygulanması.

Duygusal yeme durumu yaşadığınızı düşünüyor veya duygu durum bozukluğu durumlarında iştahınızı kontrol etmekte zorlanıyorsanız; duygusal yeme alanında çalışan bir diyetisyen ve psikolog desteği almaktan lütfen çekinmeyin. Çünkü sağlığınız en değerli hazinenizdir.

 Dyt. İrem ÖZTÜRK

KAYNAKÇA

İNALKAÇ, S., & ARSLANTAŞ, H. (2018). Duygusal yeme. Arşiv Kaynak Tarama Dergisi27(1), 70-82.

Işgın, K., Pekmez, C. T., Kabasakal, A., Demirel, Z. B., Besler, H. T., & Çetin, C. (2014). Adölesanlarda duygusal yeme, kontrolsüz yeme ve bilişsel yeme kısıtlaması davranışları ile vücut bileşimi arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi. Beslenme ve Diyet Dergisi42(2), 125-131.

Ünal, S. G. (2018). Duygusal beslenme ve obezite. Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi-BÜSBİD3(2).

Sevinçer, G. M., & Konuk, N. (2013). Emosyonel yeme. Journal of Mood Disorders3(4), 171-8.

*Sitemizde bulunan yazılar yalnızca farkındalık yaratmak amaçlıdır. Tıbbi tavsiye içermez. Yazılardan yola çıkarak herhangi bir hastalık tanısı konulamaz. Yalnızca psikiyatri hekimleri ve doktorlar hastalık tanısı koyabilir.